Son günlerde gerçekleşen olaylar, Ortadoğu'daki çatışmaların daha da derinleşmesine sebep oldu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze’deki insani durumu eleştirerek, “Gazze’de kimse açlıktan ölmüyor” açıklamasında bulundu. Ancak bu açıklama, yerel halkın yaşadığı zorlukları ve insani yardımların yetersizliğini göz ardı ediyor. Uluslararası gözlemciler ve sivil toplum örgütlerinin verileri ise Netanyahu’nun iddialarıyla çelişiyor. Bu makalede, Gazze’deki yaşam koşullarına dair gerçekleri, tanık ifadelerini ve güncel verileri ele alacağız.
Gazze, uzun yıllardır süren çatışmalar ve ekonomik ablukalar nedeniyle derin bir insani krizle karşı karşıya. Uluslararası yardım kuruluşları, bölgedeki halkın temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığını belirtiyor. Gazze’de yaşayan yaklaşık iki milyon insanın büyük bir çoğunluğu, yeterli gıda, su ve sağlık hizmetlerine erişimde ciddi zorluklar yaşıyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre, Gazze’de her beş kişiden biri yetersiz beslenme tehdidi altında. Bu, çocuklar ve yaşlılar gibi savunmasız gruplar için ciddi bir tehlike teşkil ediyor.
Gazze’de yaşayan yerel halk, net bir şekilde sıkıntıların ve zorlukların sürdüğünü ifade ediyor. Özellikle gıda krizinin etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Gazze’de yaşayan Hala El-Masri, “Gün geçtikçe aldığımız gıda miktarı azalmaya başladı. Ailemizi beslemek için her gün mücadele ediyoruz” diyor. Hala’nın yaşadıkları, birçok ailenin benzer zorluklarla yüzleştiğini ortaya koyuyor. Ayrıca, birçok insan, özellikle çocuklar arasında beslenme yetersizliği nedeniyle yaşanan sağlık sorunlarını öne çıkarıyor.
Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları kuruluşları, Gazze’deki insani durumu belgelerle destekliyor. Örgüt, bölgeye yapılan yardımların çoğunun kısıtlandığını ve insanların bu yardımlara erişiminin zorlaştığını belirtiyor. Gazze’nin sağlık sisteminin çökme noktasına geldiğini vurgulayan raporlar, hastanelerin malzeme ve ilaç sıkıntısı çektiğini ortaya koyuyor. Gazze’de görev yapan sağlık personeli, bu durumun hastalar üzerinde yarattığı etkileri gözler önüne seriyor. “Yeterli ilaç ve tıbbi malzeme yok. Bazı hastalar, tedavi için beklerken hayatını kaybediyor,” diyor bir doktor.
Netanyahu’nun açıklamaları, bu gerçeklerle çelişiyor. Gazze’deki insani kriz, sadece gıda ve sağlık ile sınırlı kalmayıp, eğitim ve sosyal hizmetleri de kapsıyor. Yurt dışında eğitim görmek üzere başvuruda bulunan öğrenciler, bölgedeki ekonomik zorluklar nedeniyle bu imkânlardan mahrum kalıyor. Ekonomik yetersizlik, nesiller boyu sürecek bir sorun haline geliyor. Gazze’deki aileler, çocuklarına daha iyi bir gelecek sunma umudunu giderek kaybediyor.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun açıklamaları, uluslararası kamuoyunda ciddi bir tartışma yaratırken, bölgedeki gerçeklerin görmezden gelinmesi insani durumu daha da kötüleştiriyor. Uluslararası toplumun bölgeye dikkat kesilmesi ve insan hakları ihlallerine karşı daha etkin müdahalelerde bulunması oldukça önemli.
Gazze'deki insani kriz, sadece bir politik tartışma konusu değil; aynı zamanda milyarlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyen bir gerçeklik. Gazze'de kimsenin açlıktan ölmediği iddiaları; yaşanan acıları, gözyaşlarını ve kaybedilen umutları içerideki seslerle duyuran her bireyin hikayesini göz ardı ediyor. Bu nedenle, insanlık adına daha fazla farkındalık yaratmak ve destek sağlamak için uluslararası toplumun harekete geçmesi şart. Gazze'nin sesi olmalı ve yaşanan travmaları görmemek yerine, gerçekleri kabul ederek ilerlemeliyiz.